18 Şubat 2019 Pazartesi

Oysa insan alışmalı

İki gözüm
Bugün ne güzel uyuyordun
Yüzün çoğalmış,
Kirpiklerin kıvrık
Burnun fındık..
Erken yattın ya dinlenmişsindir
Sessizce geldim, 
Soğuk mermerleri yıkadım
Toprağı havalandırdım
Biberiye kokusu salındı
Çiçeklerini suladım
Biraz da gözlerim sulandı
Silmedim
Oturdum taşa
Toprağa dert anlattım
Sen bugün ne güzel uyuyordun 
İki gözümün gökkuşağı
Kıyamadım uyandırmaya
Doğum günü mektubumu 
Yoncaların oraya gömdüm 
Sarı yapraklı
Okumayı unutma
Biraz ağladı annem
Elinde değil 
Bilsen seni ne güzel anlattı 
Uyandırmak istemedi
Sahi iki gözüm o kadar güzel uyuyordun ki
İyi ki doğdun canımın içi
İyi ki var oldun
İyi ki bir arada dallanıp budaklandık
Saatler dakikalar da sarışsın
Bekle 
Gündüzler gecelere karışsın
Bu kadarına da razıyım
Keşke dünya da razı olsaydı
Göğüsüm dar...

Gözünü aç-san
Konuş-san
Koş-san
Ve yeniden aşık ol-san
İn-san 
bekleyendir..

Şiir bitince 
son dizede intihar etmek


ister insan...

26 Eylül 2017 Salı

Yinelemeler

Ateş böcekleri öldüğünde
her sabah duvarlar dökülürmüş
bense bulutların çakılıp kaldığı geceler de
omuz boşluğunda ağlardım.
benim bulutlarımdan geçtin
bir gece, iki bıçak arasında kaldı
sustun, acısını anlayabildin mi?
şiddetli rüzgarlarla geçiyorsun buradan
sarhoş bir yaz kokusu
demek  buradasın
ipek böcekleriyle
bu da geçecek
bir tabak daha eksilecek
bir ritim daha
eksile, eksile
işte bu en acısıydı.


Üstü boş bir ocak
güzel kokuların habercisi
ya da gizli acılarında serzenişidir
kenarda duran için
bilerek yaktı tüm söylenecekleri
sen caddelerde içerdin
caddeler seni içerdi.
biliyorum, sen göz yaşlarını okşardın
usul usul
ben geçerdim yanından
sabırla,
ağır soğuk
merdivenlerde sana varırdım
hadi söyle eve nasıl gideyim!
alçak tabureler de severdin
bense o taburelerde
bir eylül akşamı
kaçan sesimi arıyorum
çünkü seninle
ilk kaçış çocuksu,
ilk sevinç umut
ilk kırılma sızı
ikinci kaçış iç güdüsel
tekrar tekrar kaçış
d e p r e m...
söküldüm ve döküldüm
sonunda kendimi seninle iki ters bir düz ördüm
gökyüzündeki yıldızlar bizim
yolumuzda duruyorlar sevgilim, korkma
dünya da isterse dursun, yıldızlar bizim
sonra isterse ters dönsün.


Bir dilek hakkım;
yıldızlar artık kaymasın
bu bir intihar.






11 Mayıs 2017 Perşembe

Herhangi bir gün

Bilirim, üzüldükçe rüyaları açılır insanın
Pencere kenarı sigara içer durmadan
Balkon da ayak izleri kalır
Bir şey olur ve yaralar fesleğen kokar
Bilirim, isminle sonra doğdum
Bilmem, annem babam buna nasıl ikna olur
Doğarken bulutların arkasında, açılan bir bavuldum
Mahalle taşlarına değen tekerlekler
tıkır tıkır kelimeler
Aydın bir semtte kırık.
Her şey takılıp tökezledi
Bir şapkadan tavşan değil de çilek çıksa ya ?
İçimde acayip şeyler oluyor.
Benim yaralarım söz etmeye gelirse
İçimde tam tarifli şarap nehri akıyor
Yalnızlığa temas edince nasıl da leke tutuyor şarap
Şarap, hep aynı şarkılarla çalıyor.
Yanlış zaman da sevdim
Ben büyüyordum ve hikâyenin kahramanı çoktan ölmüştü
Yakın durmadan uzakları nasıl bildin?
Herhangi bir gün
Ben sana gelincik tarlasında 
Kuş cıvıltılı herhangi bi mektup yazmak istemiştim
Yazmak herhangi değildi 
Bir adamı en güzel bir kadın anlatabilirdi
Seven bir kadın.






20 Mart 2017 Pazartesi

Çok konuşmam, susuzluktandı

Ellerini bağışla, kalbimin kabuklarını koyacağım başka yer yok
Utanıyorum, bir kez daha yaşamak için
Eksik bıraktıklarını onarıyorum
Anılarımın içinde anılar biriktiriyorum
İsteğim, gittiğim şehirler de kendimi bulmaktı
Sonra ayak izlerine rastlamak gelincik tarlalarında
Şimdi bulanık sularında aralıksız anlam ayıklıyorum
Gördüğüm yüzünde, arıyorum kalan yüzdelik dilimimi
Sesin, doğum günü dileğim
Dileğim sana bana yetecek kadar şiirli
Çalan şarkılarım, çaldığın kapımda ki zil sesi kadar taze
Sense susuz bırakıyorsun çiçeklerimi
Bayatlıyor her sabah yokluğun
Yanıma otursa kalsa,uzanıp gittiğin yollar
Yorulsan da omuzlarıma değse artık kirpiklerin
Tamam,  bir şeyler anlat
Fazlasını istemiyorum biliyorsun değil mi?
Sahiden hiç bir şey bilmiyorsun, bilmenin bütün yollarını çıkmaza itiyorsun
Bunu çok iyi biliyorum mesela
Bitiyor kitap,
Bitecek olanı nasıl da bitirmek istemiyorsun.
Dur,
Yokluğun var, sıcak
Sıcak yokuşlar var terli
Raylar var, soğuk
Soğuk tren sesleri var, gürültülü
Sonun da gürültülü bekleyen biri olmadı
Beklemeyen, hiç beklemiyor.
Gizemli bir düş oldu gözlerimi kapatmadan gördüm. Deprem oldu bugün kafamın içinde. Rastlantısal olarak yine yalnızdım sevinçten koşarak sahile çıktım. Sonun da içimdeki ritimli depremler fark edildi. Annem bir de depremlerimi önceden hissederdi.
Sabahları günün aydın olması, akşamın iyi geceler geçmesi önemsiz nokta.  Küçük ayrıntılar var. Her kelimen zihnimde metinlere dönüşüyor.  Kafamda çizdiğim büyülü bir resim var. Sen, ben ve balıklar… Sevmesini bilmediğin için, içimdeki iki balıktan biri öldü. Şehirden geçer gibi pencereden dışarıya öylece boş baktım. Pulları dağıldı gökyüzüne o yüzden iyi geçmeyen bir geceydi,  yıldız kaydı yavaş yavaş. Sakindin, değildin, belirsizdin.  Ama balığın biri öldü senin haberin olmadı. Balık turuncuydu belki merak etmişsindir. Olmadı, sevmedin onu da merak etmedin.
Çok konuşmam, susuzluktandı
Susamışlığım sanaydı.

4 Mart 2017 Cumartesi

Denedim

Denedim yalnız kalmayı
Gitmediğim yerlerden dönmeyi
Saksılara çiçek olmayı
Tomurcuklara çanak olmayı
Sabrın selametini denedim.
Ağaçlara gölge olmayı denedim
Bir keresinde de,
Dünyanın tepesine çıkmayı denedim.
Kısa kısa bakmayı
Yağmurlara kıza kıza
Uzun uzun ağlamayı
Geçti geçti denilen yerde durmayı
Düşüşlerimi düşünürken tutmayı
Tuzlamayı kalbimi
Kalbimi kenara atıp yol almayı denedim.
Halının kenarlarına püskül olmayı
Püskül de desen halı olmayı da
Da da daha bitmedi
Sütü içerken acılaşmayı denedim
Kalamadığım yerde oturmayı denedim
İçimde hüzünlü şarkılara neşeli eşlik etmeyi denedim
Ağlarken mutlu olmayı denedim
İnsan bunları denerken mutlu olur mu gerçekten?
İnsan susarken susar mı?
Neden diye sorarken neden olabilir mi?
Parça parça olup tümlenir mi?
Aşk olsun,
Bir kere de sen denemedin
Sahi ben neden denedim?
Neden demedin?



27 Ocak 2017 Cuma

ÇİÇEK EKSİK

Trafiğe kapalı duygularım, trajediler komedyası
Kim kimi öldürmüşse yüzümüz temelli hüzünlü
Şu saatten itibaren can pazarı olsa
Neye yarar, sokaklar dar ve lambasız
Cebimizde çiçekler silahsız.
Potansiyelim can verebilir
Fakat ojelerim yıpranmış, savunmasız
Önce geriden on saniye lazım
Geri saydım, sayım sayım azaldım.
Bütün bunları sana anlatacağım
Gittiğim günün ertesinin adından kalanı,
Kısalttığım saçlarımla artık hayata sağlam bağlanıyorum.
Başlangıçta, bir gece eski bir ev
Canlanıyor ıslak kaldırımlar, pencereyi açtığım da
Pervazında kalan ekmek kokusu
Ve kovmaya kıyamadığım ipek böceklerim sallanıyor.
Bu eve öyle güzel misafirlik ediyorlar ki
Oysa ben kalamadım ama onlar ipek böcekleri
Hüzünlü şarkılar mırıl mırıl mırıldanır
İçimdeki dut yaprakları, sessiz koza
İçim artık kolay kolay yanmaz ipek böcekleri.
Ne hayatın ritmini yakalayabildim
Ne de annemin söylemediği
Ağıtlar senfonisini yakabildim
Basamakları saymadım, parmaklarım çatırdıyor
Anıların ana kucağına gidiyorum.
Göz pınarları kurumuş, unutulmuş tahtalara basarken
Adımlarım yalvarıyor,
Perdeler aklımda, biliyorum sigara kokuyor.
Oda boş, senden benden boş
O kadar şey var ki yine anlaşılmayacak
Geceyi gösteren saat tik takları ilerliyor
Nereye gidiyorlarsa böyle?
Adımlarım iç boşluğum da yankılanıyor
Yaprakları çizgili, çatı katında bir defter
Defter de kalemler eksilmiş.
Harfler teker teker canlanıyor
Şöyle yazıyor;
Gözlerim pencereye yakın duruyordu her zaman
Nasıl yakın duruyor gözlerim pencereye
Yere inen gözlerim pencereye bakmak istiyor
İstiyor ki biri girsin bu pencereden
Güneş yalnız girmek istemiyor
Ay kalmasın geri de
Çoban yıldızı gibi kaldım pencerenin dibinde…





14 Ocak 2017 Cumartesi

Cümleler çocuktur,utanır-2

Hepsini anlatmak isterdim, anlatmayacağım
Ne yapacağımı da bilmiyorsun
Güzel cümleler kuracağım, ucu düz ova kalemlerle
 Belki de dar mahallenin birinde Sirtaki yaparım
Kızıl yüzüme sürdüğümüz, gül ağaçları eşliğinde
Duaları toprağa dikerim.
Kimse bilmeyecek, dualar dışında
Ondandır kör kuyu olmuş insana bunlar söylenmez çocuk
Cümleler de çocuktur, utanır
Ağlarından sıyrılan örümcek, evin ortasında
Hatıralarına son kez bakmış mıdır?
Sen hiç böyle savunmasız kaldın mı?
Elma desen yarısı dişlenmiş
Elma da kendini elma olarak görmez
Artık geceleri ağlayabilir.
Her dizede atlıyorum dünyanın bütün uçurumlarından
Renklerimizi saklamıyorduk, ne oldu bize?
Hadi sen karanlıkta, kavlamış boyalarını sil
Üşüdüğümüz yerden devam edelim
Mum yak hadi bir, iki yanında elma şekeri
Ellerin, mum ışığında titretir annemin içini
Yokluğundan kalan duvarla geceleri el ele yürürüm
Ellerin, Ellerim de son kez erir kar gibi.
Ne zaman yazmaya başlasam, saçlarımı toplarım
Ben çok dağıldım aynaya bakamıyorum
Duvarlarına bakarım, sığındığın
 Görmezsin bakıp gözlerine ağlarım.
Sen dışarıda çok can yakarsın, sorsam sana buz tutmuş yanardağ
Hiç sormadım sana ışıkta, pek neşeliydin.
Rengin solmuş tonusun, kırmızının hüzünlü teni
 Kimi zaman yakmayı da becerememiş
El yazısının kötülüğünden, sonbahar etmiş kâğıtlarını
Evet, ayıp ettim, tanıklık ettim.
Oysa her şeye tanıklık etmez miyiz, yüksekler de konuşurken?
Çöl olmuş gökyüzüne bakıp
Sessiz ağladığım geceler de
Pamuk değil, yük doludur yastığımın içi.

Sen de fark etmezsin.
Ben sana kızmam, kızarsam kar yüzümü kapatır.
Kendimi odama kitlerim yastıklarımla
Benim yastıklarımın hepsi öldü biliyor musun?
 Nefessiz bıraktım onları düşüncelerim yüzünden
Yatağım kırgın bana
 Ölmüş bedenimi taşıdığını söylüyor duyda inanma
Asıl yaşananı öğretmeye çalıştı, etrafımda her ne varsa
Anlam, anlayamadım
Anlam, dışarı da elini kolunu sallamazmış çocuk
Perdeleri çeker ve öyle bak dermiş
Zaman korkusuz falan değilmiş, efsane
Yanında çok bombalar patlamış, çok görmüş melekleri
Yüreğimin tüyleri döküldü bir anda
O yüzden çırpınırmış yanından ayrılmak için
Zaman da,  kendine kızarmış benim gibi üzüldüğünde
Gel sana kimse kızmaz çocuk, anlarım
Anılarım, sancılanır seni tekrar tekrar doğurmak için
Ruhumun yalnız tarafı geriye yarım
Yarım aşktan sayıklar.
Acıydı adın,
Adım, susturur sancıları adım adım
Yürek konuşur, dil yorgun düştüğünde
Birer birer veda eder göz kapakların geceye
Ve o an hiç bir melek kalmamıştır yeryüzünde
Kanatları kırıldığı için.